Bismillah. Salât ve selam Resûlullah’ın (sallallahu ‘aleyhi ve sellem) üzerine olsun.

Allah Te’âlâ’ya ve onun yoluna davet, İslamiyetin en önemli vaciplerinden biri, Rasulullah’a kıyamete kadar ittiba, itaat etmenin yoludur. Allah Te’âlâ Kur’ân’ı Kerim’de bunu emretmiş, bu daveti gerçekleştirenleri en yüce övgü ile övmüştür. Nitekim şöyle buyurmaktadır: (Resûlum!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! (Nahl suresi, 125. ayetin meali). Yine Rabbimiz şöyle buyuruyor: (İnsanları) Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve “Ben müslümanlardanım” diyenden kimin sözü daha güzeldir? (Fussilet suresi 33. ayetin meali). Bak ey kıymetli okuyucu, Allah Sübhanehu ve Te’âlâ nasıl daveti ve tebliği emrediyor! Yine Allah Te’âlâ davetin mertebelerini açıklıyor ki davetçi bu ulu yolda basiret sahibi olsun. Çünkü davet edilen kişiler bir çok sınıf ve farklı tabakalardan oluşmaktadır.

Onlardan hayrı sevenler fakat gafil, basireti az ve hikmet ile davete ihtiyacı olanlar vardır. Bu davet, hakkı anlatmak, doğru yolu göstermek, o kişiyi bulunduğu yolda hem acil olarak hem de zamanla doğru olana çağırmaktır. Böylece bu kişi daveti kabul eder, gafletinden ve cehaletinden uyanır, doğru olana yönelir. Yine onlardan haktan yüz çevirenler vardır. Onlar da güzel bir şekilde uyarılmaya, korkutulmaya, gittikleri yolda acil ve devamlı olarak uyandırılmaya ihtiyaç duyarlar. Aksi takdirde sefalet, yolsuzluk ve kötü sonuçlar ortaya çıkar. Umulur ki böylece bu kişiler hakka yönelir ve batılı terk ederler.

Şüphe yok ki davet makamı yüce bir makamdır. Davetçinin bu yolda sabra, hilme, muhatabına karşı şefkat ve merhamete ve davetçilerin imamı Rasulullah (sallallahu ‘aleyhi ve sellem)’in yoluna ihtiyacı vardır. Yine insanlardan üçüncü kısımda olanlar vardır ki, onlar hakkı anlama ve kavrama konusunda şüphe içindedirler. Bu durumda bu kişiler ile tartışma ve cedel yöntemiyle konuşmak gerekir ki onlar hakkı anlasınlar ve şüphelerinden arınsınlar. Bu durumda olan davetçinin karşısındaki kişinin kalbindeki şüpheyi yok etmesi için öncekilerden daha çok yumuşak huylu daha çok sabırlı olması gerekir. Bu da hakkı açıklayan delilleri karşısındaki kişinin dilinde ve anlayacağı şekilde açıklamasıyla gerçekleşebilir. Çünkü herkes Arap Dilini iyi bir şekilde bilemez. İlim ehli olan kişi karşısındaki ile onun dilinden, onun ve çevresinin adetine göre konuşur. Böylece Allah ve Rasulü adına hata işlemekten kaçınmış olur.

Basiret sahibi olan kişi, dünya ve ahirette onu fesada sokacak şeylerden kendini korur. İyi bir davetçi bilir ki, onun dinde derin anlayışa, şeri hükümlerde basiretli olmaya ve karşısındaki kişinin dilini ve örfünü iyi bilmeye ihtiyacı vardır. Bu özelliklere sahip olması onun kitap ve sünnet ile ilgili geniş bir anlayış sahibi olmasına ve Allah Te’âlâ ve Rasulullah (sallallahu ‘aleyhi ve sellem)’in bizlerden istediklerini öğrenmesine yardımcı olur. Aynı zamanda Arapça ve Peygamber (sallallahu ‘aleyhi ve sellem)’in hayatını öğrenmesi, onun ahlak ve amel konusunda ümmeti Allah’ın kitabı ve Rasulullah (sallallahu ‘aleyhi ve sellem)’in sünnetinde istenilen yola irşad etmesi için en büyük yardımcısıdır. Bu şekilde çalışan, ameli ve sabrı ile çabalayan insana Allah Te’âlâ’nın büyük övgüsü vardır ki bu ayette şöyle buyrulmaktadır: (İnsanları) Allah’a çağıran, salih amel işleyen … kimin sözü daha güzeldir? (Fussilet suresi, 33. ayetin meali). Bu ayet, Allah Te’âlâ’nın yoluna davet eden kişinin sözlerini salih amel ile gerçekleştirdiği müddetçe, insanların en güzel söz söyleyeni olduğunu ifade etmektedir. Yine bu kişinin İslam’a, imana, muhabbet ve büyük nimete tutundukça ümmetin en hayırlısı olduğunu anlatmaktadır. Böylece bu kişinin sözü tesir eder, insanlar ondan faydalanır ve İslam’a karşı sevgi beslerler.

Ama davranışlarıyla sözlerini yalanlayanlar, bu övgüye mazhar olamazlar. Onların davetleri topluma tesir etmez, aksine onun yüzünden insanlar doğru yoldan yüz çevirir ve hatta davetinden nefret edebilirler. Nitekim Allah Te’âlâ şöyle buyurmaktadır: Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır. (Saf suresi, 2/3 ayetlerin meali). Yine Rabbimiz yahudiler’e şöyle seslenir: (Ey bilginler!) Sizler Kitab’ı (Tevrat’ı) okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz? (Bakara suresi, 44. ayetin meali). Bu ayetlerde Allah Teala sözleriyle amelleri bir olmayan kişilerden söz etmekte ve onların dine muhalif olduklarını belirtmektedir. Din ve akıl sahibi olan hangi kişi bundan razı olur ki?!

Allahım, bizi rızana ulaştır, bizi hakkı öğrenen ve öğretenlerden kıl. Sen sorgulayanların en cömerti, duaya icabet edenlerin en hayırlısısın.

Kaynak : Şeyh Bin-Baz Fetvaları (alifta.gov.sa)

Diğer Yazılar

Adaletli Hükümdar: Nureddin Mahmud Zengi

Nureddin Mahmud Zengi Kimdir ? Nureddin Ebul Kasım Mahmud bin İmaduddin et-Turki es-Selçuki. İslam sancağını ölene kadar yükseklerde tutan adil, dindar ve cesur hükümdar.