Davet ederken karşılaşacağımız ziyetlere karşı sabretmek gerekir

HADİS:

Ebû Abdurrahman Abdullah ibn Mesud radıyallahu anhu’dan şöyle rivayet edilmiştir: “Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in peygamberlerden birini anlattığı hali, sanki hâlâ gözümün önündedir. Şöyle ki, kavmi, o peygamberi dövmüş ve kan revan içinde bırakmışlardı. O ise yüzündeki kanları silerken “Allah’ım! Kavmimi bağışla çünkü onlar hakikati bilmiyorlar.” diyordu.” (Buhari 3477, Muslim 1792)

ŞERH (İbn Useymin):

Peygamberimiz, peygamberlerden birini anlatıyor. Kavmi onu yalanlamış ve yüzünden kan gelene kadar dövmüş, o ise hem yüzündeki kanı siliyor, hem de “Allah’ım! Kavmimi bağışla çünkü onlar (hakikati) bilmiyorlar” diyor.

Bu, sabrın zirvesidir; çünkü birine dünyevî bir sebepten dolayı vurulsa öfkesinden şahlanır ve kendisine vurandan intikam alır. Bu ise Allah’a davet ediyor ve karşılığında hiçbir ücret almıyor. Bununla birlikte onu, yüzü kanayıncaya kadar dövüyorlar. O da yüzündeki kanı siliyor ve “Allah’ım! Kavmimi bağışla çünkü onlar bilmiyorlar” diyordu.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunu bize boşuna veya sahabenin zamanını meşgul etmek için anlatmamıştır. Bilakis ibret alıp onun ışığında yürümemiz için anlatmıştır. Nitekim yüce Allah { Andolsun onların (peygamberlerin) kıssalarında akıl sahipleri için (büyük) ibretler vardır. } buyurmuştur.

Bu kıssadan alacağımız ibret de Allah’a davet ederken karşılaşacağımız sözlü ve fiilî eziyetlere sabretmemiz ve kendi kendimize Peygamberimizin şu sözünü örnek alıp söylememizdir:

“Sen sadece kanayan bir parmak değil misin?
Çektiğin sıkıntı da Allah uğrundadır.”
(Buhari 2802, Muslim 1796)

Evet, bu hadis, Allah’a davet ederken işiteceğimiz incitici sözlere ve aleyhimizde yapılacak olumsuz propagandalara sabretmemiz; bunları Allah katındaki derecemizin yükselmesine ve günahlarımızın silinmesine vesile görmemiz gerektiğini öğretmektedir. Çünkü Allah’a davetimizde, ihlâsımızın eksikliği ve davetin üslub ve yönetimindeki hatalarımız sebebiyle birtakım noksanlıklar bulunabilir.

İşte bize eziyet veren sözler de bizim bu noksanlıklarımızı telafi ederek amelimizin daha makbul olmasını sağlar. Çünkü insan ne yaparsa yapsın amelleri hep eksiktir, Allah dilemedikçe de onları kemale ulaştırması mümkün değildir. İşte Allah’a davet yolunda bela ve eziyetlere maruz kalınca bu, onun davetinin kemal bulmasına, derecesinin yükselmesine sebep olur.

İnsan geri adım atmamalı, Allah’tan ecir beklemelidir. “Mecbur değilim. Bak başıma neler geldi. Artık yoruldum” dememelidir. Bilakis sabretmelidir. Zira dünya hayatı uzun değildir. Birkaç gündür, o da geçip gidecektir. Öyleyse sen (başına bir bela geldiğinde) Allah hüküm verene (onu senden kaldırana) kadar sabret!

Riyâzu’s Sâlihîn şerhi 1/240


٣٦- وعن أبي عبد الرحمن عبد الله بن مسعود رضي الله عنه قال: كأني أنظر غلي رسول الله صلي الله عليه وسلم يحكي نبينا من الأنبياء، صلوات الله وسلامه عليهم، ضربه قومه فادموه، فجعل يمسح الدم عن وجهه، وهو يقول: ((اللهم أغفرلقومي فإنهم لا يعلمون)) (متفق عليه)

حكي نبينا صلي الله عليه وسلم عن نبي من الأنبياء أن قومه ضربوه، ولم يضربوه إلا حيث كذبوه حتى أدموا وجهه، فجعل يمسح الدم عن وجهه ويقول: اللهم اغفر لقومي فإنهم لا يعلمون، وهذا غاية ما يكون من الصبر، لأن الإنسان لو ضرب على شيء من الدنيا لاستشاط غضباً، وانتقم ممن ضربه، وهذا يدعو إلي الله، ولا يتخذ على دعوته أجراً، مع هذا يضربونه حتى يدموا وجهه، وهو يمسح الدم عن وجهه ويقول: ((اللهم أغفر لقومي فإنهم لا يعلمون)) .

وهذا الذي حدثنا به رسول الله صلي الله عليه وسلم لم يحدثنا به عبثاً أو لأجل أن يقطع الوقت علينا بالحديث، وإنما حدثنا بذلك من أجل أن نتخذ منه عبرة نسير عليها، كما قال سبحانه وتعالي:) لَقَدْ كَانَ فِي قَصَصِهِمْ عِبْرَةٌ لِأُولِي الْأَلْبَابِ) (يوسف: من الآية١١١) ، والعبرة من هذا أن نصبر على ما نؤذي به من قول أو فعل في سبيل الدعوة إلي الله، وأن نقول متمثلين:

هل أنت إلا إصبغ دميت وفي سبيل الله ما لقيت

وأن نصبر على ما يصيبنا مما نسمعه أو ينقل إلينا مما يقا فينا بسبب الدعوة إلي الله، وأن نري أن هذا رفعة لدرجاتنا وتكفير لسيئاتنا، فعسي أن يكون في دعوتنا خلل من نقص في الإخلاص أو من كيفية الدعوة وطريقها، فيكون هذا الأذى الذي نسمع، يكون كفارة لما وقع منا، لأن الإنسان مهما عمل فهو ناقص لا يمكن أن يكمل عمله أبداً، إلا أن يشاء الله، فإذا أصيب وأوذي في سبيل الدعوة إلي الله فإن هذا من باب تكميل دعوته ورفعة درجته، فليصبر وليحتسب ولا ينكص علي عقبيه، لا يقول لست بملزم، أنا اصابني الأذي، أنا تعبت، بل الواجب الصبر، والدنيا ليست طويلة! أيام ثم تزول، فاصبر حتى يأتي الله بأمره.



Diğer Yazılar

Adaletli Hükümdar: Nureddin Mahmud Zengi

Nureddin Mahmud Zengi Kimdir ? Nureddin Ebul Kasım Mahmud bin İmaduddin et-Turki es-Selçuki. İslam sancağını ölene kadar yükseklerde tutan adil, dindar ve cesur hükümdar.