Hamd, bir olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam; Resulullah (sallallahu ‘aleyhi ve sellem)’e, âline ve ashâbına olsun. Hicri 18/03/1478 gününe denk gelen Perşembe günü, Edva gazetesinin hicri 16/03/1378 Salı günü çıkan sayısında Muhammed Emin Yahya’nın yazısına rastladım. Adı geçen yazar, makalesinde dünyanın her köşesindeki Müslümanların, Peygamber Efendimiz (sallallahu ‘aleyhi ve sellem)’in doğum gününün çeşitli kutlamalarla kutladığını ve bizlerin de bizden öncekiler gibi fertler ve gruplar halinde büyük kutlamalar yapmamız gerektiğini belirtiyor. Gazetelerin buna önem göstermesi ve makalelerin gazeteleri süslemesi gerekir. Radyoların da bu mesele ile ilgilenmesi ve bu kalıcı hatıra için özel yayınlar hazırlaması gerekir. Adı anılan makalenin özeti budur.
Yazarın bu açık makalesiyle Allah Resulü, Sahabiler, Selefi Salihin ve İslam beldelerinde onlara güzel bir şekilde uyup Allah’ın kitabı ile hükmeden ve bid’atlerle savaşan kimselere muhalefet ederek, onları bu kötü bid’ata davet için yaptığı propaganda konusundaki cesaretine hayret ettim. Allah’a, Kitabına, Resulüne ve Müslümanlara karşı olan görevim dolayısıyla yazarı ve başkalarını uyarmak amacıyla Peygamber Efendimizin mevlidi hakkında kamil şeriatın emrine uygun bir makale yazmayı münasip gördüm.
Şüphesiz Yüce Allah, Muhammed sallallahu ‘aleyhi ve sellem’i hidayet ve hak din ile göndermiştir. Bunlar faydalı ilimle salih ameldir. Allah, Muhammed (sallallahu ‘aleyhi ve sellem)’e ve ümmetine dini tamamlayıncaya ve kemale ulaştırıncaya kadar, peygamberin canını almamıştır. Nitekim Cenab-ı Allah şöyle buyurmaktadır: { Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı beğendim } (Maide suresi, 3. ayetin meali). Yüce Allah, bu ayeti kerime ile dinin kemale ulaştığını ve nimetin tamamlandığını açıklamıştır. Her kim bu dinde meşru olduğuna inanarak ve insanların önem verip amel etmeleri gerektiğini iddia ederek bir hüküm ihdas ederse, onun bu ifadesinden dinin kamil olmadığı bilakis tamamlanmaya ve daha fazlaya muhtaç olduğu sonucu çıkar. Şüphesiz bu, batıldır. Hatta bu, Allah’a atılan en büyük iftiradır ve bu yüce ayet ile çatışmadır.
Eğer Peygamberimizin doğum gününü kutlamak meşru olsaydı, bunu bizzat Peygamber Efendimiz (sallallahu ‘aleyhi ve sellem) ümmetine açıklardı. Zira O, insanların en iyi nasihat edeni idi. Peygamberimizin sustuğu bir konuda ondan sonra açıklama yapacak bir Peygamber de yoktur. Çünkü Peygamberimiz, peygamberlerin sonuncusudur. Peygamberimiz anlatması üzerine vacip olan; kendisinin sevilmesi, kendisine tabi olunması, kendisine salât selam edilmesi ve Kitap ile Sünnette açıklanan diğer haklarını insanlara açıklamıştır. Peygamber Efendimiz, doğum gününün kutlanması gerektiğini ümmetine anlatmamış ki, ümmeti onu kutlasın. Hayatı boyunca ne Peygamber Efendimiz (sallallahu ‘aleyhi ve sellem), ne de onu en çok seven ve en iyi bilen sahabiler ondan sonra böyle bir şeyi kutlamamışlardır. Ardından Raşid halifeler ve diğerleri de böyle bir kutlama yapmamışlardır. Onların ardından, onlara en güzel bir şekilde tabi olan üç kuşak da Peygamberimizin doğum gününü kutlamamışlardır. Bütün bu insanların, Peygamberimizin bu hakkını bilmediğini ve bu insanların bu konuda eksiklik gösterdiğini sonradan gelen kimselerin ise bu eksikliğin farkına varıp bu eksikliği açıkladıklarını ve bu noksanlığı tamamladığını mı düşünüyorsun? Hayır Allah’a yemin olsun ki, Sahabileri ve onlara güzel bir şekilde tabi olan kimseleri bilen bir kimse, asla böyle bir şey söylemez.
Saygıdeğer okuyucu! Peygamber Efendimizin doğum gününü kutlamanın, Peygamber Efendimiz (sallallahu ‘aleyhi ve sellem), sahabiler ve ilk dönem tabiiler zamanında olmadığını ve onlar tarafından kutlanmadığını öğrendikten sonra, onun bid’at olduğunu ve sonradan ortaya çıkmış olduğunu anlamış bulunuyorsun. Bu geceyi kutlamak, onu kabullenmek ve ona davet etmek caiz değildir. Bilakis Peygamber Efendimiz (sallallahu ‘aleyhi ve sellem)’in cuma hutbesinde söylediği sözü dikkate alarak bunu reddetmek ve bundan sakınmak gerekir.
Peygamber Efendimiz (sallallahu ‘aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “En hayırlı kelam, Allah’ın kelamıdır. En doğru yol Muhammed (sallallahu ‘aleyhi ve sellem)’in yoludur. İşlerin en şerlisi, (dînde aslı olmayıp) sonradan çıkarılan yeniliklerdir (dîndeki bid’atlardır). (Dînde) sonradan çıkarılan her yenilik, bid’attir. Her bid’at, dalâlettir (sapıklıktır).” Başka bir hadiste: “Benim sünnetime ve benden sonra hidayet bulmuş olan Raşid halifelerimin sünnetine uyun. Azı dişlerinizle (sünneti) sımsıkı tutun.(Dînde aslı olmayıp) sonradan çıkarılan yeniliklerden sakının. Çünkü (dînde) sonradan çıkarılan her yenilik, bid’attir. Her bid’at, dalâlettir (sapıklıktır). Her dalâlet(in sahibi) de, ateştedir.” Peygamber Efendimiz (sallallahu ‘aleyhi ve sellem) başka bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Kim bizim dinimizde olmayan bir şeyi ortaya çıkarırsa, o merduttur, makbul değildir.” Bir sözünde de: “Her kim işimiz (dînimiz) üzere olmayan bir iş işlerse, o işlediği şey reddolunmuştur. Bu anlamda pek çok hadis vardır.“
Din konusunda en ufak bir bilgisi olan kimse, Peygamber Efendimizi yüceltmenin mevlid gününü kutlamak gibi bid’atlarla olmadığını bilir. Peygamberimizi yüceltmek, sadece onu sevmek, onun dinine tabi olmak, dinini yüceltmek, onun dinine davet etmek ve onun dinine muhalif olan bid’a ve hevalarla mücadele etmekle olur. Yüce Allah’ın şu ifadesinde buyurduğu gibi: { (Resûlüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın } (Âli İmrân Suresi 31. Ayet Meali). Yüce Allah şöyle buyurmuştur: { Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının } (Haşr Suresi 7. Ayet Meali). Sahih bir hadiste Peygamber Efendimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Ümmetimin hepsi cennete girecektir. Ancak istemeyenler hariç”. Sahâbîler: Ya Resûlallah! Kimler istemeyecek? diye sordular. Resûlullah: “Kim bana itaat ederse cennete girecektir. Kim de bana karşı çıkarsa istememiş olur” buyurdu.” Buhari bu hadisi Sahihi’nde tahriç etmiştir.
Peygamber Efendimizi yüceltmek, bazen yapılıp bazen yapılmayan veya senede bir defa yapılan bir şey olmamalıdır. Bilakis bu tutum, Peygamberimizi terk etmek anlamına gelir. Üzerimize farz olan, Peygamberimizin sünnetine davet etmek, onun Sünneti ile amel etmek, sünnete muhalif yaşamaktan sakınmak, Peygamber Efendimiz (sallallahu ‘aleyhi ve sellem)’in yaptığı güzel amel, ahlak, ibadetler ve nasihatleri açıklamak, Peygamberimize çokça salat ve selam edip insanları ona salat etmeye teşvik etmek suretiyle her zaman onun Sünnetini yüceltmek yoluyla olur. Bu, Allah ve Resulü’nün ümmete emrettiği yüceltmedir. Allah bu şekilde olan yüceltmeye karşılık; çokça hayır, bolca sevap, dünyada izzet ve ahirette de sonsuz mutluluk vaddetmiştir.
Burada anlatmış olduklarım sadece Peygamber Efendimizin mevlidini kutlamaya dair özel şeyler değildir. Bilakis bu hüküm, insanların ortaya çıkardığı diğer bütün doğum günleri hakkında genel bir hükümdür. Peygamber Efendimizin doğum gününü kutlamanın çirkin bir bid’at olduğuna ve onun kabul edilmesinin caiz olmadığına dair deliller ortaya kondu. O halde Peygamber Efendimizin dışındakilerin mevlidini kutlamak daha da kötü bir bid’attir. Alimlerin ve diğer İslam beldelerindeki Müslümanları yöneten idarecilerin; insanlara bu ve diğer bid’atları açıklamaları, yapanları kötülemeleri, Allah’a ve insanlara samimiyetleri için yapanları engellemeleri ve yönetimleri altındaki Müslümanlara Peygamberimiz (sallallahu ‘aleyhi ve sellem)’i, Peygamberleri ve Salih kimseleri yüceltmenin sadece onların yoluna tabi olmak, onların izinde yürümek, İnsanları Allah ve Resulünün yoluna çağırmak ve onlara muhalif olan şeylerden sakındırmakla mümkün olabileceğini anlatmaları gerekir. Resulullah’ın Sünnet’ini yücelten meşhur muhakkik alimler, bu mevlidleri çirkin görmüşler ve onlardan sakındırmışlar. Ayrıca onlar, bunların temiz şeriatte aslı olmayan çirkin bid’atler olduğunu ifade etmişlerdir. Onlara göre mevlid kandillerini kutlamayı kabul etmek caiz değildir.
Nefsine nasihat eden kimse, her işinde Allah’tan sakınmalıdır. Gelen ve gelecek olan şeylerde nefsini sorguya çekmelidir. Bu kimse, Yüce Allah’ın kulları için belirlediği sınırları aşmamalıdır. Allah’ın izin vermediği hiçbir şeyi dinde ihdas etmemelidir. Allah, dini kemale kavuşturmuş ve nimetini tamamlamıştır. Peygamber Efendimiz (sallallahu ‘aleyhi ve sellem) ümmetine tertemiz sevgisini bırakmıştır. Öyle bir sevgi ki, ondan sadece helak olanlar sapabilir.
Bizleri ve diğer Müslümanları doğru yoluna kavuşturması, Allah’tan umulur. Allah bizleri ve onları bid’atlarden ve hevalardan korusun. Allah, herkese Sünnet’e sarılmayı; amel, davet ve aykırı davrananları uyarmak suretiyle Sünneti yüceltmeyi nasip etsin. Allah, Müslüman idarecileri ve alimleri; hakka yardım etme, kötülükleri yok etme, bid’atları ortadan kaldırma hususunda muvaffak kılsın. Şüphesiz O, bunu yapan ve buna kadir olandır. Allah; Efendimiz ve Peygamberimiz Muhammed’e âline ve ashâbına salât ve selam etsin.
Kaynak : Şeyh Bin-Baz Fetvaları (alifta.gov.sa)