musibet tövbe

Abdülaziz bin Abdillah bin Bâz’dan bunu gören her müslümana. Allah beni ve onları meydana gelen kaderleri düşünmeye, onlardan ibret ve öğüt almaya ve tüm günahlardan hemen nasûh bir tövbe yapmaya muvaffak kılsın. Amin. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

Allah Azze ve Celle, son derece hikmeti, kesin hücceti ve her şeyi kuşatan ilmiyle, bolluk, darlık, sıkıntı, rahatlık, nimet ve nimeti kısmakla kullarının sabrını ve şükürlerini sınamak için onları imtihan etmektedir. Musibet anında sabreden, rahatlık anında şükreden, başına musibet geldiğinde Allah Sübhânehü’ya yalvarıp yakaran, günah ve kusurlarını Allah’a ileten ve onun rahmet ve affını isteyen kimse, tümüyle kurtulur. Övülen bir sonucu başarmış olur.

Allah Celle ve Alâ, o büyük kitabında şöyle buyurmuştur: { Elif Lâm Mîm. İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler. Andolsun, biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah, doğru söyleyenleri de mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir. } Bu ayette bahsedilen fitneden maksat, doğru olan yalancıdan ayırt edilince, sabreden ve şükreden ortaya çıkıncaya kadar kulları imtihan ve sınamaktır. Nasıl ki Allah Te’âlâ şöyle buyurmuştur: { (Ey insanlar!) Sizin bir kısmınızı diğer bir kısmınıza imtihan (vesilesi) kıldık; (bakalım) sabredecek misiniz? Çünkü Rabbin herşeyi görüp bilendir. } Allah Azze ve Celle şöyle de buyurmuştur: { Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz. }

Allah sübhânehü şöyle de buyurmuştur: { (Kötülüklerinden) belki dönerler diye onları iyilik ve kötülüklerle imtihan ettik. } Ayette geçen “El- Hesena” (iyilikler) ifadesi, bolluk, rahatlık, sağlık, değer, düşmanlara karşı zafer sağlamak ve bunlara benzer olan nimetlerdir. Burada geçen “es- Seyyiat” (Günahlar- kötü işler) ifadesi ise, hastalıklar, düşmanların musallat olması, depremler, fırtınalar, kasırgalar, önüne aldığını yıkıp götüren seller ve bunlara benzer musibetlerdir.

Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: { İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler. } Bu ayetin anlamı şu şekildedir: Allah sübhânehu, insanlar hakka dönsün, Allah’ın haram kıldığı şeylerden hemen tövbe etsin, Allah ve resulune itaate koşsun diye iyilikleri, kötülükleri ve ortaya çıkan fesadı takdir etmiştir. Çünkü küfür ve günahların ikisi her musibetin sebebi ve dünya ile ahiretin şerridir. Ancak Allah’ı birlemek, ona ve elçilerine iman etmek, ona ve elçilerini itaat etmek, onun şeriatına sarılmak, şeriata davet etmek ve şeriata aykırı davrananlara karşı çıkmak ise işte bunların tümü dünya ve ahiretteki her hayrın sebebidir. Dünya ve ahiretin izzeti, her kötülükten kurtuluş ve her fitneden arınma bunların üzerinde sebat etmek, bunları birbirlerine tavsiye etmek ve bunların üzerinde yardımlaşmayla olur.

Nasıl ki Allah sübhânehü şöyle buyurmuştur: { Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz (emrini tutar, dinini uygularsanız), O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır. } Yine Allah şöyle buyurmuştur: { Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir. Onlar (o mü’minler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler. İşlerin sonu Allah’a varır. } Ve Allah Teâlâ şöyle de buyurmuştur: { Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir. } ve Allah sübhânehü şöyle de buyurmuştur: { O (peygamberlerin gönderildiği) köylerin halkı inansalar ve (günahtan) sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık, fakat yalanladılar, biz de ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik. }

Allah Sübhânehü bir çok ayette, önceki ümmetlere isabet eden azap, tufan, verimsiz rüzgar, uğultu, yerin dibine geçirme ve bunlar dışındaki azap çeşitlerinin tümünün o ümmetlerin küfür ve günahları sebebiyle olduğunu açıklamıştır. Nasıl ki Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:  {Nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı. } Yine Allah Te’âlâ şöyle buyurmuştur: { Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.

Allah, musibetler gerçekleştiği zaman kullarına, ona tövbe etmeyi ve ona yalvarıp yakarmayı emretmiştir. Allah Sübhânehü şöyle buyurmuştur: { Ey iman edenler! Samimi bir tövbe ile Allah’a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Ve Allah sizi, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. } Yine Allah sübhânehü şöyle buyurmuştur: { Ey müminler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz. } Allah Sübhânehü şöyle de buyurmuştur: { Andolsun ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardından boyun eğsinler diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık. Hiç olmazsa, onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman boyun eğselerdi. Fakat kalpleri iyice katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını cazip gösterdi. }

Bu ayeti kerimede, kulların başına hastalıklar, yaralar, savaşlar, depremler, fırtınalar, rüzgarlar ve bunlar dışındaki musibetler geldiği zaman kulların Allah’a yalvarıp yakarması, ihtiyaçlarını ona iletmeleri ve ondan yardım istemelerine Allat tarafından onlara teşvik vardır. İşte Allah Sübhânehü’nün { Hiç olmazsa, onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman boyun eğselerdi. } sözünün anlamı budur. Yani hiç olmazsa onlara azabımız geldiği zaman yakarıp tövbe etselerdi ya.. Daha sonra Allah sübhânehu onların kalplerinin katılığını ve şeytanın onlara amellerini süslü göstermesinin tümünün tövbe, yalvarıp yakarma ve istiğfardan yüz çevirmelerinden dolayı olduğunu açıklamıştır ki Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: { Fakat kalpleri iyice katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını cazip gösterdi. }

Raşid halife (rahimehullah) olan Emiru’l-mu’minîn Ömer bin Abdilaziz’den gelen habere göre, onun döneminde deprem olduğunda o, farklı memleketlerdeki kendi valilerine mektup yazmış, o mektubunda valilerine şunu emretmişti: “Müslümanların Allah’a tövbe etmeleri, ona yalvarıp yakarmaları ve günahlarından bağışlanma dilemelerini, onlara emredin.

Ey Müslümanlar! Bu asrımızda oluşan fitne ve musibetleri biliyorsunuz. Afganistan, Filipin, Hindistan, Filistin, Lübnan, Etiyopya ve başka yerlerde kafirlerin müslümanlara musallat olması bu musibetlerdendir. Yemen ve birçok ülkede meydana gelen depremler de bunlardandır. Yıkıcı su taşkınları; birçok mal, ağaç, binek ve bunlar dışındakileri yerle bir eden fırtına ve kasırgalar ve bir sürü zarar veren dolu ve karlar da bu tür musibetlerdendir. Bir çok ülkedeki açlık, kuraklık, ve kıtlık da bunlardandır. Bu musibetler ve bunlara benzeyenlerin tümü; küfür, günahlar, Allah’ın itaatinden çıkma, dünya ve erken arzularına yönelme, ahiretten yüz çevirme, Allah’ın merhamet ettiği kullar hariç ahirete hazırlık yapmama sebebiyle Allah’ın kullarını imtihan ettiği musibet ve cezalandırma çeşitleridir.

Şüphesiz bu musibetler ve bunlar dışındakiler, kulların hemen Allah sübhânehu’nun haram kıldığı her şeyden vazgeçerek ona tövbe etmeleri, ona hemen itaat etmeleri, şeriatını uygulamaları, iyilik ve takvada yardımlaşmaları ve hak ve sabrı birbirlerine tavsiye etmelerini gerekli kılmaktadır. Kullar Allah’a tövbe ettiklerinde, ona yalvarıp yakardıklarında, onun razı olduğu şeye koştuklarında, iyiliği emredip kötülükten sakındırdıklarında, Allah onların durumunu düzeltir. Onların düşmanları hakkında gelir. Yeryüzünde onlar imkan tanır. Düşmanlarını karşı zafer kazanmalarını sağlar. Nimetlerini onların üzerine akıtır. Nıkmetlerini (nimet vermemek) onlar üzerinden kaldırır.

En doğru söyleyen Allah sübhânehü nasıl ki şöyle buyurmuştur: { Mü’minlere yardım etmek ise üzerimizde bir haktır. } Yine Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: { Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez. Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Şüphesiz, Allah’ın rahmeti iyilik edenlere çok yakındır. } Allah Azze ve Celle şöyle de buyurmuştur: { Ve Rabbinizden mağfiret dilemeniz, sonra da ona tövbe etmeniz için (indirildi. Eğer bu emrolunanları yaparsanız), Allah sizi, tayin edilmiş bir süreye kadar güzel bir şekilde yaşatır, fazlasını yapan herkese de iyiliğinin karşılığını verir. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin başınıza gelecek büyük bir günün azabından korkarım. } Allah Sübhânehü şöyle de buyurmuştur: { Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm’ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve (geçirdikleri) korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vâdetti. } Allah Azze ve Celle şöyle de buyurmuştur: { Mü’min erkeklerle mü’min kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hikmet sahibir. }

Allah Azze ve Celle bu ayeti kerimelerde, rahmeti, ihsanı, güveni ve diğer nimetleri, ancak Allah’a karşı gelmekten sakınan, ona iman eden, onun elçilerine itaat eden, şeriatı üzerinde dosdoğru yürüyen ve günahlarından ona tövbe edenler için ahiret nimetleriyle beraber tam olarak gerçekleşeceğini açıklamıştır. Ancak onun itaatinden yüz çeviren, onun hakkını vermeyen ve küfür ve isyanı üzerinde ısrar edenler ise, Allah sübhânehü onları dünya ve ahiret cezaları çeşitleriyle tehdit etmektedir. Hikmeti gereği başkalarına ibret olsun diye bu cezayı erkenden vermektedir. Nasıl ki Allah sübhânehü şöyle buyurmuştur: { Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Sonra kendilerine verilenle sevinip şımardıkları sırada, onları ansızın yakaladık da bir anda tüm ümitlerini kaybedip yıkıldılar. Böylece zulmeden toplumun kökü kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. }

Ey müslüman topluluğu! Nefsinizi hesaba çekiniz. Rabbinize tövbe ediniz. Ondan bağışlanma dileyiniz. Hemen ona itaat etmeye koşun. Ona isyan etmekten sakının. İyilik ve takva üzerine yardımlaşın. İyilik yapın. Muhakkak Allah iyilik yapanları sever. Adaletli davranın Allah Adaletli davrananları sever. Ölüm gelmeden önce çok iyi bir hazırlık yapın. Aranızda zayıf olanlara merhametli davranın. Fakirlerinizin acılarını paylaşın. Allah’ı çokça anın. Bol bol istiğfar edin. İyiliği emredin. Kötülükten sakındırın ki size merhamet edilsin. Günah ve isyanlar sebebiyle sizden başkalarına isabet eden musibetlerden ibret alın. Allah tövbe edenlerin tövbesini kabul eder. İyilik yapanlara merhamet eder. Allah’a karşı gelmekten sakınanlara iyi bir sonuç hazırlar. Nasıl ki Allah sübhânehü şöyle buyurmuştur: { O halde sabret. Çünkü iyi sonuç (sabredip) sakınanlarındır. } Allah Teâlâ şöyle de buyurmuştur: { Şüphesiz Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanlar ve iyilik yapanlarla beraberdir. }

Allah’ın güzel isim ve sıfatlarıyla müslüman kullarına merhamet etmesini, onları dinde fakih kılmasını, kendi düşmanları ve onların kafir ve münafık olan düşmanlarına karşı onları muzaffer kılmasını ve günahkar toplumlardan geri çevrilmeyen azabını onlara indirmesini istiyoruz. Şüphesiz Allah bunun velisi ve buna güç yetirendir. Allah, Peygamberimiz Muhammed’e onun ailesine, ashabına ve kıyamet gününe kadar güzel bir şekilde ona uyanlara salat ve selam etsin.

Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun.

Kaynak : Şeyh Bin-Baz Fetvaları (alifta.gov.sa)

Ayrıca bakınız : [Youtube] Günahları Tekrar Edersen Tövbeyi’de Tekrar Et – Şeyh Salih el Fevzan

Diğer Yazılar

Adaletli Hükümdar: Nureddin Mahmud Zengi

Nureddin Mahmud Zengi Kimdir ? Nureddin Ebul Kasım Mahmud bin İmaduddin et-Turki es-Selçuki. İslam sancağını ölene kadar yükseklerde tutan adil, dindar ve cesur hükümdar.