seyyid kutub

Paylaştığımız hatalar, Seyyid Kutub’un hataları arasından birkaç tanesidir. Bunun dışında Seyyid Kutub’un başka hataları vardır. Bu paylaşımın amacı, insanlara Seyyid Kutub’un alim olmadığını göstermek ve onun yazdığı tefsirde çok büyük hatalar olduğunu ispatlamak. Bu hatalar arasında Eş’ariyaların reyleri, Vahdet-i vücud görüşleri ve tasavvufcuların reyleri bulunur. Ayrıca Allah’ın sıfatları hakkında hatalar, peygamberlere karşı hakaretler ve Sahabelere karşı tekfire kadar giden hakaretler bulunmaktadır. Ayrıca yazının sonunda, İbrahim hocamızın Seyyid Kutub’un hatalarını daha detaylı olarak anlattığı YouTube videosuna ulaşabilirsiniz.

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: «Din nasihattir» Kime? diye sorduk. «Allah’a, Kitabına, Rasûlüne, müslümanların alim ve yöneticilerine ve onların hepsine!» diye buyurdu. (Muslim)

Bir adam imam Ahmed’e dedi ki : İnsanlar hakkında şöyle böyle demek bana zor geliyor (yani onların hatalarını beyan etmek bana zor geliyor). İmam Ahmed ona şöyle cevap verdi : Eğer sen susarsan, ben susarsam, bilmeyen kişi iyi ve kötü olanı nasıl bilecek ?

Seyyid Kutub’un Hataları

1 – Kelime-i Tevhidin manasını Rububiyet ile tefsir ederek bu kelimenin hakiki manasını zayi ediyor.

Allahu Teala’nıın Kasas suresinin 70. ayetinin “Ve Allah, O’dur. O’ndan başka ilah yoktur.” tefsirinde Seyyid Kutub şöyle demiştir: “Yani: O (celle celaluhu)’nun yaratma ve tercihte ortağı yoktur.” Hiçbir alimin bu ayeti bu şekilde tefsir ettiği bilinmemektedir.

Kaynak : Fi Zılalil Kur’an, Seyyid Kutub, 5/2707.



2 – Seyyid Kutub’un, ‘Allah’ın arşın üzerine istiva etmesi’ ve ‘yarattıklarının üstüne yükselmesi’ sıfatını ta’til etmesi.

Seyyid Kutub, Taha Suresinin 6. ayetinin “O Rahman Arş’ın üzerine istiva etti.” tefsirinde şöyle demiştir:

Arş’ın üstüne istiva etmek (demek), ‘son derece hakim olmak’ ve ‘egemen olmak’ anlamında kinayedir.

Kaynak : Fi Zılalil Kur’an, Seyyid Kutub, 4/2328.



3 – Seyyid Kutub’un Musa aleyhi selam hakkında çirkin sözler söylemesi.

Seyyid Kutub, alemlerin Rabbi’nin kelîmi olan büyük peygamber Musa aleyhi selam’ı tasvîr ederken şöyle diyor : “Musa’yı ele alalım. Şüphesiz ki O, asabî mizaçlı atılgan bir lider örneğidir. İşte O, Firavun’un köşkünde, onun gözü kulağı altında yetişti ve kuvvetli bir delikanlı oluverdi.

{ Mûsâ, halkın habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada biri kendi tarafından, diğeri düşmanı tarafından; kavga eden iki adam gördü. Kendi tarafından olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Mûsâ da ona bir yumruk indirip onu öldürdü. } Kasas Suresi 15. Ayet Meali.

İşte burada kavmiyetçi taassup ve aynı şekilde kavmiyetçi infial ortaya çıkmaktadır. Bu asabî savunmanın böylesine hızlı gelişip nefse kadar sıçraması, asabîlerin durumudur.

Kaynak : Seyyid Kutub, Kuran’da Edebî Tasvir 200,201,202, Dâr-i Surûk matbaası.



4 – Seyyid Kutub’un Raşid halife Osman radıyallahu ‘anhu hakkında kötü konuşması

Seyyid Kutub, Osman radıyallahu’ anhu hakkında şöyle demiştir : “Biz, kendisinden önceki Şeyhan’ın halifeliklerinin tabiî bir uzantısı olarak Ali’nin hilafetine itibar etmeye meylediyoruz. Şüphesiz ki Osman’ın dönemi, o ikisinin arasındaki bir boşluk dönemli idi.

Ayrıca Seyyid Kutub şöyle demiştir :”Halifeliğin, çok yaşlı bir kişi olan Osman’a verilmesi isabetsiz olmuştur. Osman’ın, İslam’ın gereklerini ifa edecek azmi zayıflamıştı; Mervan ve onun ardındaki Ümeyyeoğullarının tuzağına dayanacak iradesi zayıf idi.

Kaynak : Sosyal Adalet, sayfa 186 ve sayfa 189. 5. baskı.14:05



5 – Muaviye ve Amr bin As radıyallahu ‘anhume hakkında kötü konuşması

Seyyid Kutub Muaviye bin Ebi Sufyan ve Amr bin As hakkında şöyle demektedir: “Muaviye ve arkadaşı Amr, Ali’ye olan üstünlüklerini, kişilerin içini iyi bilmekle ve uygun zamanda en uygun bir şekilde davranma konusunda daha tecrübeli olmakla değil her türlü silahı kullanmada özgür olmalarından dolayı kazanmışlardır. Buna karşılık Ali’nin ahlakı verdiği bu mücadelede sadece uygun araçları kullanmada sınırlı kılıyordu. Muaviye ve arkadaşı yalana sahtekarlığa, hileye, münafıklığa, rüşvete ve kişileri satın almaya meylederken Ali bu aşağılık konuma inemezdi. Bu yüzden o ikisinin başarması ve Ali’nin kaybetmesi normaldi. Ama bu kaybetme öyle bir kaybetmedir ki, her türlü elde edilen başarıdan daha şereflidir.” Bu sözler, Şiaların getirdiği batıl şüphelerden alınmış sözlerdir.

Kaynak : “Kutubun ve Şahsiyatun” sayfa 242.



6 – Seyyid Kutub’un sahabe olan Ebu Sufyan radıyallahu ‘anhuyu tekfir etmesi

Seyyid Kutub şöyle diyerek, Sababe Ebu Sufyan radıyallahu anhu’yu tekfir etmektedir: “Ebu Sufyan işte O İslam’ın ve Müslümanların kendisinden pek çok şeyler gördüğü bir insandır. Tarih sayfaları bu vakıalarla dolup taşmaktadır. Yine O ancak, İslam’ın galibiyeti kesinleştikten sonra Müslüman olmuştur. Onun İslam’ı, dudak ve dil İslam’ıdır; kalp ve vicdan İslam’ı değildir. İslam bu adamın kalbine nüfuz etmemişti.” Bu tavır yine Şiaların tavrıdır.

Kaynak : El-Muslimûn Dergisi, sayı 3, yıl 1371 hicri.



7 – Seyyid Kutub’un tefsirde vahdet-i vucut akidesini övmesi

Seyyid Kutub, Hadıd Suresi’nin tefsirinde şöyle demiştir: “Mutasavvıflar, bu en büyük esas hakikatı almışlar ve bu hakikate çok ihtimam göstermişlerdir. Bu hakıkate giden pek çok yol tutmuşlardır. Onlardan kimisi ‘varlıktaki her şeyde Allah’ı gördüğünü’, kimisi ‘varlıktaki her şeyin ardında Allah’ı gördüğünü’, kimisi ‘varlıkta sadece Allah’ı gördüğünü, Allah’tan gayrını görmediğini’ söylemişlerdir. Bunların hepsi de, hakikate işaret eden sözlerdir. Bu alandaki zayıf lafızların zahirinin ötesine geçersek, mücmel anlamda onların yaşamı bu tasavvura binaen ihmal ettiklerini alabiliriz. Mutlak dengesi dahilinde İslam, beşer kalbinden, bu hakikati idrak etmesini, bu hakikat ile ve bu hakikat için yaşamasını dilemektedir.”

Seyyid Kutub, İhlas Suresi’nin tefsirinde şöyle demiştir: “Şüphesiz ki o, varlığın tekliğidir. Orada, O’nun varlığından başka hakiki bir varlık yoktur. Mevcut olan diğer her şey varlığını ancak bu hakiki varlıktan alır ve mevcut olan her şeyin hakikati, o zati hakikatten kaynaklanır. Bu, failiyetin tekliği açısından böyledir. Bu varlık içerisinde, O’ndan başka, bir şey için ya da bir şey dahilinde fiil icra eden herhangi bir fail asla yoktur. İşte bu, vicdandaki akidedir ve varlığın tefsiridir.

Bu inanç, İbn Arabi (onu tekfir eden birçok alim vardır) tarafından türemis sapık bir inançtır.

Kaynak : Zilâl 6/3479-3480 | 6/4002/4003



Ayrıca bakınız :

[Video] Seyyid Kutub’un Onuru Peygamberlerin Onurundan Daha Mı Değerli 
[Video] Seyyid Kutub’un Hataları – İbrahim Yılmaztürk Hoca

Diğer Yazılar

Adaletli Hükümdar: Nureddin Mahmud Zengi

Nureddin Mahmud Zengi Kimdir ? Nureddin Ebul Kasım Mahmud bin İmaduddin et-Turki es-Selçuki. İslam sancağını ölene kadar yükseklerde tutan adil, dindar ve cesur hükümdar.